Geniş kitlelerce tanınması, ‘Huzur Sokağı’ romanı ve ‘Birleşen Yollar’ filmiyle mümkün oldu. Filmi Yücel Çakmaklı yönetti; senaryo Safa Önal’a aitti; başrol oyuncuları da Türkan Şoray, İzzet Günay, Salih Güney ve Semih Sergen’di. ATV; Huzur Sokağı’nı televizyon dizisi yapıp yayınlayınca da ülke çapında ünlendi. 2018’de, Prof. Dr. Necmettin Erbakan Ödülleri’nde Düşünce ve Edebiyat Dalı’nda ödüle layık görüldü.
Görüşlerini benimseyen bir yazara göre Şule Yüksel Şenler bir aktivistti. Yazılarının, kitaplarının yanında konferanslarıyla da ilgi topladı.
Örtünmeleri gerektiğini ileri sürüp, kadınlar için modern, modaya uygun, göz alıcı, hatta çekici baş örtme biçimi geliştirdi. ‘İslamî’ diye yorumladığı model tutuldu.
Şule Yüksel Şenler; Kıbrıs’tan İstanbul’a göçen bir ailenin ferdiydi. Ağabeyi Üzeyir Şenler’in - Sait Nursi’nin talebelerindendi! - etkisi/yönlendirmesi ile Nur Cemaati ve Sait Nursi’nin risaleleriyle tanıştı. Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Özlem Albayrak’ın verdiği bilgiye göre Şenler; Nursi’nin ‘Hanımlar Rehberi’ adlı eserini okuyana kadar örtünme konusunda bilgi sahibi değildi. Düzenli eğitim al(a)madı: Ortaokul 2. sınıftan ayrılmak zorunda kaldı. Küçük yaşta hayatını kazanması gerekti; bir terzinin yanında çalıştı.
Son derece aktif, çalışkan, duygulu ve kabına sığmayan kişilikteydi. Küçük yaşta şiire merak sardı. Çeşitli kadın ve edebiyat dergilerinde şiirler yayınladı. Siyasetle de ilgiliydi: AP (Adalet Partisi)’nin Bakırköy İlçe Başkanlığı’na bağlı Gençlik Kolları’nın Kültür ve Edebiyat Kolu Başkanlığı’nı yaptı.
Adının duyulmasını sağlayan kişi: Gazeteci Mehmet Şevket Eygi idi. Şenler; 1967’de, haftalık çıkan Yeni İstiklal Gazetesi’ne bir yazı yolladı. ‘Okuyucu Mektupları’ sütununda yayınlanmasını umdu. Ama hayatını değiştirecek sürprizle karşılaştı: Yazısı, gazetenin ilk sayfasının manşetindeydi. İri puntolarla verilen ‘İslam Kadınına Hitap!’ başlığı dikkat çekiyordu. İlk yazısı ile sanık sandalyesine oturdu: Türk Kadınlar Birliği Derneği’nin şikâyeti üzerine soruşturmaya uğradı. Şöhret sıkıntı getirdi. Verdiği bilgiye göre; 2 celse sonunda beraat etti.
Şenler; kadınların örtünmesini kendine görev edindi. Yazılarının, kitaplarının, konferanslarının temel konusu ‘örtünme/tesettür’ idi. Muhalifleri/karşıtları; savunduğu modele ‘Şulebaş’ adını koydu. Oysa ilk gençliğinde başörtüsünü yarım örterdi; saçlarının çoğu kısmı görünürdü. Sonradan hiç gözükmeyecek şekilde saçlarını kapattı.
Röportajında, ‘Benim terziliğim var; modelistliğim var,’ diye övündü. Sonra da önerdiği başörtüsünün/türbanın yaygınlaştırılması çalışmalarını anlattı. Ağabeyi ile beraber çıkardığı Seher Vakti Mecmuası’nın eki şeklinde başörtüsü patronları vermişti; nasıl dikileceğini de uzun uzun açıklamıştı.
Yıllar sonra bir sırrını daha beyan etti: Türban ilhamını, ‘Charade’ - Türkiye’de ‘Öldüren Şüphe’ (1963) adıyla gösterilen!- filminden almıştı. Baş kadın oyuncu Audrey Hepburn; filmin bazı sahnelerinde çeşitli başörtüleri değişik biçimlerde kullanıyordu. Şenler; filmi seyretmiş; güzel yıldızın olağanüstü performansını beğenmişti. En çok etkilendiği ise, Hepburn’ün başörtüsü bağlama biçimiydi.
Süzme Haber