Türkçe’nin ünlü şairi Nazım Hikmet, hapishane yıllarında dokumacılık yapmayı ve Fransız usulü yemek pişirmeyi öğrendi.
Eşi Vera Tulyakova anlatımına göre, Nâzım Hikmet, hapishanede kaldığı koğuşun yemeklerini pişiren hükümlü cezasını tamamlayıp serbest bırakılınca yemek pişirmek zorunda kaldı/bırakıldı. Koğuş arkadaşlarının da cesaretlendirmesiyle bir yakınına Fransızca yemek kitabı getirtti ve kendi kendini yetiştirdi. Yemek kitabı çok kapsamlıydı; yüzlerce çeşit yemek tarifi veriyordu. Çok iyi derecede Fransızca bilen Nâzım kitaptaki ölçüleri kendine göre değiştirdi; kısa bir süre sonra lezzetli yemekler pişirmeye başladı. Ciğerlerinden rahatsız ünlü şair, doktorların da teşviki/tavsiyesiyle yaptığı yemeklerle kilo aldı; yüzüne kan geldi. Bursa Cezaevi’nde şairliği kadar ahçılığıyla da ünlendi.
Sovyet Rusya’daki günlerinde de tecrübesini konuştururdu. Moskova’daki evine gelen ziyaretçilere/misafirlere kendi yaptığı yemekleri ikram eder, mutfağa kimseyi sokmazdı. Mutfakta tencere başındayken memleket hayallerine dalar, İstanbul’daki çocukluk ve ilk gençlik günlerini yadederdi.
Nâzım; koğuş arkadaşlarından dokumacılık da öğrendi. Küçük boyutlardaki kilimleri dokuyor, hem zaman geçiriyor, hem harçlığını çıkarıyordu. Zaman zaman da ziyaretine gelenlere küçük dokumalarından hediye ediyordu.
Nâzım’ın bir başka tutkusu da otomobili hızlı sürmekti. Şahsına tahsis edilen otomobilin bir şoförü vardı; ama Nâzım kendi sürmekten büyük zevk alırdı. Eşini de araba kullanması konusunda cesaretlendirirdi. 50’li yılların sonunda Moskova’da otomobil kullanan kadın çok az sayıdaydı. Vera Tulyakova usta bir şofördü; görenleri hayrete düşürürdü. Vera direksiyondayken, Nâzım yanına oturur, ‘Aman daha hızlı, daha hızlı sür,’ diye teşvik ederdi. Ünlü şair aşırı sürat meraklısıydı. O yıllarda Sovyetler’de hızlı otomobil kullanmak kusur/suç sayılmıyordu.
Nâzım, Vera’nın sürücü kursuna gidip şoförlüğün püf noktalarını öğrenmesini sağladı. Uzun yıllar mahpus kalmış, gençliğinin en güzel yıllarını dört duvar arasında geçirmişti. Yaşa(ya)madığı zamanların intikamını alırcasına son yıllarını geçirdi.
Ali Hikmet İnce yazdı.
Süzme Haber