Takvim yaprağı 19 Ocak 1933’ü gösteriyordu. Cerrahpaşa’da, alt katı marangozhane olarak kullanılan ahşap kira evinde yaşama ‘Merhaba!’ dedi. Babası, Posta İdaresi’nde hat bakım ustası Ömer Kaner’di. Annesi Nazime Kaner ev hanımı idi. Suphi ailenin ilk ve tek çocuğuydu.
Suphi okula adım atmadan çalışmaya başladı. Yazlık sinemalarda çekirdek, gazoz sattı. Mahalle bakkalına yamak durdu. Ayakkabı boyacılığı ve tamirciliği yaptı. Ekmeğini taştan çıkarmaya çalıştı. Babası boş zamanlarında evin altındaki atölyede çalışıyor, evin geçimini iyileştirmeye çalışıyordu.
Küçük Suphi ortaokulu bitiremedi. Sinemalarda gazoz/çekirdek satarken filmleri seyretti; sinemanın büyüsüne kapıldı. Şehzadebaşı’ndaki Turan ve Ferah sinemalarına gelen bütün filmleri ezberledi. Ne yapıp edecek ve sinemada adını duyuracaktı. Eyüp Halkevi’ndeki tiyatro kursuna katıldı. Süt Kardeşler, Mozambik gibi oyunlarda çok küçük rollerde göründü. Beğenilen ve kendine güveni gelen Suphi Kaner için asıl hedef Yeşilçam Sokağı’ydı. Bu sokağın sihri/cazibesi küçük oyuncu adayını kendine çekiyordu. Yeşilçam’daki film şirketlerine gitti; ücretsiz çalıştı; sinema araç gereçlerini inceledi; çok sayıda senaryo okudu. Kıt kanaat geçindi; babasının verdiği küçük harçlıklarla ancak karnını doyurabildi. - Annesi para için çamaşır yıkıyor; apatmanlara temizliğe gidiyordu. Yılların yorgunuydu; hastaydı: Ağır romatizmadan dolayı yürümekte zorlanıyordu. - Film şirketi yazıhanelerini mesken edindi; sandalyeleri yanyana koydu; ceketine yorgan gibi sarınıp başarı dolu renkli rüyalarına gömüldü.
Aynı günlerde Fikret Hakan ve Öztürk Serengil ile tanıştı. Beraber tek odalı kira evine taşındılar. Soğuk kış geceleri ısınmak için alkol kullanmaya da başladı. Arkadaşlarının yardımıyla filmlerde küçük roller buldu; yönetmen ve yapımcı asistanlığına sarıldı. Fikret Hakan’la ortak oldu; Sahne 8 adlı tiyatroya can verdi. Anadolu turnesine çıktılar; ama para kazanamadılar.
Hayatını düzene sokmaya çalışırken, acı haberle sarsıldı. Babası Ömer Kaner, Göztepe’de bir hastanede son nefesini vermişti. Ömer Bey, fakirlere ayrılmış kalabalık/pis koğuşta kalmıştı. Genç Suphi’nin iddiasına göre, doktorlar yeterince ilgi göstermemişti. Babasının bakımından sorumlu doktorlarla tartıştı, ağzına geleni söyledi. Hatta üzerlerine yürüyüp kavga etmeyi denedi. ‘Babamı öldürdünüz! İnsan gibi bakmadınız!’ gibi ithamlarda bulundu. Sonra babasının cenazesini omuzladı; bulabildiği sedyeye koyup taşıdı. Hastanenin ambulansını reddetti; kendi tuttuğu taksiyle cenazeyi evine götürdü. Hayatının direğini kaybettiğine inandı. İçkiye daha fazla sarıldı; teselli aradı. Soluk almadan içiyordu; kendinden ve gerçeklerden kaçmak istiyordu. Ama kimseden destek görmedi. Çevresi ve arkadaşları da kendisi gibi ‘beş parasız’/’meteliksiz’di.
İçki ile arasındaki serüven inişli çıkışlıydı. Morali iyi ise az, karamsar/sorunlu ise ölçüsüz içerdi. İkircikli durumu iş hayatını/ilişkilerini de etkiledi. Sete geç kalınca ya da gelmeyince çekim(ler)i aksattı. Bir ara yıldızı parladı. Benzincinin Aşkı, Gol Kralı, Çocuk Hırsızı’nda başrol, Üsküdar İskelesi’nde hem başrol oynadı, hem de filmin senaryosunu yazdı. Aynı günde birden fazla filmde çalıştı. Ama kadim dostu içki her zamanki gibi davrandı ve disiplinli/düzgün çalışmasını engelledi. Film yapımcılarınca kara listeye alındı, ambargo uygulandı. Hiçbir filmde rol verilmedi. Hatta ‘uyumsuz!’ ilan edilip, hakkında bildiri yayınlandı. Evlenmişti; iki çocuk babasıydı, ama içkiden ayrılamadı.
Omuzlarının düştüğünü, kanatlarının kırıldığını hissetti. Koskoca dünyada korumasız, kimsesiz, tek başınaydı. Uzun bir uykuya dalmak ve yorgunluğundan sıyrılmak istiyordu. Bir arkadaşının evine gitti; yanında getirdiği kutudaki bütün hapları yutup, uykuya daldı ve bir daha uyan(a)madı.
Yokluğu/yoksulluğu aşamayan Suphi Kaner, öldükten sonra daha da ünlendi ve acı kaderiyle anıldı/hatırlandı.
Ali Hikmet İnce yazdı.
Süzme Haber