Nahit Fıratlı (Gelenbevi) Hanım; Cumhuriyet dönemi Türk Edebiyatı’nın en önemli şairlerine ilham veren, yol gösteren, dertlerini paylaşan, evini/sofrasını açan, bazılarına kalbini aralayan tarifi/anlatılması gerçekten zor/imkânsız bir hanımdı. Samet Ağaoğlu’na göre, ‘rönesans gibi kadın’dı; Cemal Süreya’ya göre ‘cumhuriyet gibi kadın’dı. Yine çok tanınmış bir başka şairin anlatışıyla, ‘cumhuriyet dönemi küçük burjuva duyarlılığının anası’ydı. Yüreğinde kasırgalar esiyor, tabu dinlemiyor, duygu zincirlerini kırıp hürriyetini ilan edebiliyordu. Çok zarif, çok güzel, entelektüel ve dinlemeyi/söylemeyi bilendi. Aşırı özgüvenli, dik kafalı, hemen tavır koyan, otoriter, yardımsever, mert ve kesin kanaatliydi. Dostlarını severdi; aşklarına güvenirdi; sanat erbabına destek olurdu; yaptıklarından/yaşadıklarından pişmanlık duymazdı. Orhan Veli’nin Yaprak dergisine maddi katkıları bilinirdi.
İleri yaşlarında resim çektirmedi; röportaj için gelenlere eski resimlerini kullanmalarını istedi. Gençliğindeki gibi güzel, taze, cıvıl cıvıl, yaşam dolu hatırlanmak istiyordu. Kütüphane yaptığı geniş salonunda Yılmaz Güney ile Che Guevera’nın renkli, büyük posterleri asılıydı. Her zaman marjinal, her zaman aşırı uçların kadınıydı; hayatı uçlarda/sınırlarda yaşadı.
Atsız’ın oğlu Yağmur Atsız’ın yazdıklarına bakılırsa, pek çok ünlü şairin sevgilisiydi. Nahit Hanım; Atsız’ın ve eşinin sınıf arkadaşıydı. Yağmur Atsız’ın satırlarına göre, hem Hasan Ali Yücel’in, hem de oğlu Can Yücel’in sevgilisiydi. Kendisine âşık olanlar/ettikleri arasında Cahit Sıtkı, Orhan Veli, Necip Fazıl, Sabahattin Ali, Edip Cansever, Ece Ayhan, Samet Ağaoğlu, Arif Damar hemen ilk akla gelenlerdi. Ahmet Muhip Dranas, Turgut Uyar, Cemal Süreya, Nurullah Ataç yakın dostlarıydı. 1930’dan itibaren Ankara’da Yenişehir’de sanatçılarla, aydınlarla içli dışlıydı. Sofrası ve evi, her devirde sanatçıların uğrak noktasıydı. Nahit Hanım’la yemek yiyenler arasında Yahya Kemal, Nurullah Ataç ve Küçük İskender gibi farklı kutupların/anlayışların yıldızları vardı. Ölünceye kadar da dostlarıyla ilişkisini kesmedi.
Aydın çevre sağcı/solcu diye keskin sınırlarla ayrılmamıştı; entellektüellerin/sanat insanlarının medenî/insanî ölçüler içinde diyaloğu mevcuttu.
Nihat Fıratlı’nın zengin kütüphanesinin rafları sanat insanlarının imzalı eserleriyle bir edebiyat müzesi halindeydi. Çok zengin kitaplığı mevcuttu. Cuma akşamları kurulan sofraları ünlüydü. Zengin fasıl, yepyeni şiirler, dumanı üstünde dedikodular geceye renk katardı.
Bir dönemin şiir ustalarının ilham perisi/aşkı Nahit Hanım, 1909’da Girit’te dünyamıza merhaba dedi. İstanbul’da dedesinin tarihî konağında, bir dediği iki edilmeden büyü(tül)dü. Aile ortamı özgür ve hoşgörülüydü. Erenköy Kız Lisesi’ni bitirdi. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nden mezun oldu. Ankara Kız Lisesi’nde Edebiyat Öğretmeni olarak mesleğe başladı. İlk kavalyesi - tabir, Cemal Süreya’ya ait! - Necip Fazıl Kısakürek’ti. Kısakürek, Nihat Hanım’a İş Bankası antetli kâğıtlarda mektuplar yazıyordu. - O dönemde, adı geçen bankada müfettişti! - Üstad tarihçi Murat Bardakçı’nın açıkladığı mektuplarının birinde şöyle yazıyordu:
‘Bekliyorum, gel artık. Muhakkak, muhakkak... Herşey hazır, İstanbul, sis, yağışlı havalar, ev, oda, soba ve ben.’
İki farklı şehirde yaşamak/çalışmak zorunda kalmışlardı. Kısakürek durumu kabullenemiyordu:
‘Buluşmamız için aklına müspet hiçbir şey gelmiyor. Ne yapacağız? Ben burada, sen orada, herbirimiz bir derenin bir kıyısında karşılıklı bekleyecek miyiz? Vaziyetlerimizin bizi ayıran hükümleri birleştirici sâiklerden daha mı kuvvetli çıkacak? İmkânı yok, buna razı olamayız…’
Sabahattin Ali de, aşkına karşılık bulamayanlardandı. Melankoli adlı şiirinde tek yönlü aşkını ve yaşadığı üzüntüleri dile getirecekti.
Misafir ettiği, dostum dediği/evinde konuk ettiği şairlerin hemen hepsi Nahit Fıratlı’ya şiirler söylemişti/yazmıştı.
Nahit Fıratlı; 20 yıla yakın Ankara’da öğretmenlik yaptı. İlk eşi Halil Vedat Fıratlı da kendisi gibi eğitimciydi. Ünlü şairimiz Yahya Kemal Beyatlı’nın öğrencisi olmakla iftihar ederdi. Millî Eğitim Bakanlığı’nda müfettişlik yapmış; Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü görevinde bulunmuştu. Orhan Veli de Vedat Fıratlı’nın öğrencilerindendi. Tercüme Bürosu’nda çeviriler yapan, yeni tarz şiirin yıldız isimlerindendi. Nahit Hanım’ın kalbini çalmayı başarmıştı. İkilinin aşk hikâyesi çevrelerinde duyulmuş olmalıydı. Orhan Veli, Nahit Hanım’a hemen her konuda mektuplar yazıyordu. Nahit Hanım’ın da karşılık verdiği anlaşılıyordu. Orhan Veli’nin mektuplarından oluşan, Yalnız Seni Arıyorum adlı kitap ikilinin fırtınalı sevdasının şahidiydi. Veli ölmeden az evvel, hiçbir yerde yayınlanmamış iki şiir defterini Nahit Fıratlı’ya teslim etti. Şiirleri vefatından sonra neşredilebilecekti.
Nahit Fıratlı; ilk eşi Vedat Fıratlı’dan ayrıldı.
1950’de Ankara’da garip bir olay yaşadı. Demokrat Parti iktidarının ilk Millî Eğitim Bakanı Ahmet Tevfik İleri, bir baloda Nahit Fıratlı’yı dansa kaldırmak istedi. Fıratlı, İleri’nin teklifini reddetti. Olayın görgü şahidi ünlü gazeteci Mehmet Barlas’tı. Nahit Fıratlı, Edirne Lisesi’ne sürüldü. Sonra da naklini İstanbul’a Haydarpaşa Lisesi’ne aldırdı.
İstanbul’daki evi Kurtuluş semtindeydi. Yine dönemin aydınları, yazarları, şairleri, fikir adamları sofrasının müdavimleriydi. İkinci evliliğini şair Arif Damar ile yaptı; ama ilk eşinin soyadını Fıratlı’yı kullanmayı sürdürdü.
Kendisine çok sayıda şiir ithaf edilen Nahit Fıratlı (Damar) öldüğünde 92 yaşındaydı ve arkasında unutulmayacak bir isim/anılar yumağı bıraktı. Feriköy Mezarlığı’na defnedildi.
Ali Hikmet İnce yazdı.
Süzme Haber