Cüneyt Arcayürek, Ankara’nın yetiştirdiği en yetkin, en tanınan ve en ödünsüz gazetecilerdendi. Maddi zorluklardan ötürü tıbbiye tahsilini yarıda bırakmıştı. Babasını çok küçük yaşta kaybettiğinden, ilkokul öğretmeni annesi tarafından büyütülmüştü. Çocukluğu ve ilk gençliği, Cumhuriyet’in kuruluş yıllarına denk gelmişti. Ankara’nın başkent oluşunun en az 75 yılına tanıklık etmişti.
Tam 68 yıla varan muhabirlik-yazarlık hayatında gazetecilik dışında başka hiçbir işle uğraşmamıştı. Hürriyet’in kurucusu-ilk sahibi Sedat Simavi’nin ünlü vecizesindeki gibi, ‘Kalemini kırmış, para için kullanmamıştı’! Cüneyt Arcayürek Açıklıyor üst başlığı ile seri kitaplar şeklinde yazdığı anılarında, çok hoş-ilginç olayları, karşılaştığı meslekî zorlukları sıralamıştı.
CHP’nin tek parti iktidarında, aynı partinin yayın organı Ulus’ta mesleğe adım atmıştı. Gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Prof. Dr. Nihat Erim’di. Dönem arkadaşları arasında Oktay Ekşi ve Altan Öymen sayılabilirdi. Öymen de, Arcayürek’ten 3 yıl sonra ‘stajyer muhabir’ statüsü ile gazetenin kadrosuna dahil edilmişti. Gazete gece geç saatlere kadar bekletilir, bütün haberler, siyasî gelişmeler toplanır, sonra baskıya geçilirdi. Muhabirler, iktidardaki tek parti, CHP’nin ve hükümetinin icraatlarını tek tek haberleştirirdi. Parti gazetesinin başka bir yüzü, başka bir haber politikası vardı. Meselâ Nazım Hikmet’i övücü yazılara yer verilmezdi; şiirlerinin yayını, adının anılması dahi yasaktı.
1940’ların CHP’si ‘antikomünist’ bir partiydi. Partinin yayın organı Ulus Gazetesi, Rüzgârlı Sokak’taydı. Ulus’ta da komünist tutuklamalarına ilişkin haberler görülebilirdi. Ama gazetenin kadrosunda çok sıkı Nazım Hikmet hayranları vardı; şiirlerini satır satır ezberliyorlar ve birbirlerine okuyorlardı. Arcayürek ve Öymen de, Nazım’ın şiirinin müdavimlerindendi. Şiirleri ince pelür kâğıtlara bazen elle, bazen de daktilo ile yazarak çoğaltıyorlardı. Şiir zincirleri oluşturulmuştu: Dostlar, arkadaşlar, hattâ akrabalar mektuplarının içine Nazım’ın bir şiirinin kopyasını koyuyor ve okunmasını sağlıyordu. Genç muhabirler, şiirlerin çoğaltılması sırasında tedbir almaya da çalışıyordu. Ama ikili yine bir akşam eylem üzerindeyken, yakayı ele verdi. Ulus’un Yazı İşleri Gece Müdürü Nihat Subaşı, Arcayürek ve Öymen’i ‘suçüstü’nde yakaladı. Kızmadı, ama nasihat ettikten sonra dedi ki: ‘Bundan böyle benim için bir nüsha fazla yazacaksınız!’ Gençler sonuçtan memnun kalmıştı, çünkü çok sağlam bir ‘koruma şemsiyesi’ne kavuşmuşlardı.
Arcayürek; Ankara’nın en popüler gazetecisiydi; ‘amiral gemisi’ Hürriyet’in 22 yıl - en uzun süreli! - Ankara Temsilciliği’ni yapmıştı; tarihe mal olmuş çok sayıda manşete-büyük habere imza atmıştı. Johnson Mektubu, Ordu Uyarı Mektubu Verdi, vb. gibi siyasî tarihimizin dönem noktalarını onun imzasıyla çıkan haberlerden öğrenmiştik.
Hürriyet’in eski genel yayın yönetmenlerinden Necati Zincirkıran’ın ifadesiyle, ‘Haberi kökünden söker alırdı’!
Ali Hikmet İnce yazdı.
Süzme Haber