Ölümünden az önce bir gazeteciyle konuşmuş, sinemayı ve dansı aniden bırakış sebebini açıklamıştı: ‘Mana alemi beni sarmaya başlamıştı. Rüyamda peygamberimizi görünce hayat tarzımı değiştirmeye karar vermiştim.’
(Emel) Leyla Sayar, 1939’da İstanbul’da dünyaya geldi. Üsküdar Amerikan Kız Koleji’nde öğrenci iken, sinemanın büyüsüne kapıldı. Küçüklüğünden beri ünlü bir film yıldızı olmak isterdi. O dönemde, Türk sinemasının kalbinin attığı Yeşilçam’da keşfedilmenin yolu belliydi. Bir mağazin dergisinin düzenlediği güzellik yarışmasında dereceye girmek yeterliydi. Yıldız dergisinin - 1957’deki - yarışmasında - okulundan izin almamıştı! - Türkiye İkinci Güzeli (Sinema Güzeli) seçildi. Başarıda ilk ciddi adımını attı, ama okulundan da uzaklaştırıldı. Yeşilçam’da ‘yeni Cahide Sonku’ diye tanındı/tanıtıldı. İlk filmi için bir yıl beklemesi gerekti. Başrolünü Hüseyin Peyda ile paylaştığı, Şinasi Özonuk’un yönettiği Üç Garipler’de adı afişte en üstte yazıldı. Sadri Alışık’la Duvaklı Göl, Fikret Hakan’la Dertli Irmak, Orhan Günşıray’la Ninno’da oynadı ve ismini geniş halk kitlelerine duyurdu.
60’lı yıllar, Leyla Sayar’ın ekmeğine yağ sürdü. Yangın Var’da taçsız kral Ayhan Işık’a eşlik etti. Filmi Lütfi Ö. Akad yönetmişti. Bir başka önemli yönetmen Atıf Yılmaz’ın Ölüm Perdesi’nde oynadı; tecrübesini artırdı.
1970’de Mehmet Arslan’ın yönettiği Ankara Ekspresi son filmi oldu. 13 yılda tam 170 filmde oynamıştı. Ani, sebebini hemen açıkla(ya)madığı kararla beyaz perdeyi bıraktı. Oysa Türk sinema tarihine geçmiş, Aşk Hırsızı, Yangın Var, Ayşecik, Şafak Bekçileri, Şehrazat, Suçlular Aramızda, Gümüş Gerdanlık, Şoförün Karısı gibi filmlerde unutulmayacak tipler/portreler çizmişti.
Leyla Sayar, döneminin ünlü dans sanatçısı/öğreticisi Kudret Şandra’dan dersler aldı. Gazino sahnelerinde, pavyonlarda dansözlük yapmaya girişti. Maksim’de bile dans etti. Ama hevesi çok kısa sürdü.
Sayar, diğer meslektaşlarına benzemezdi. Kendi ifadesine göre, gece hayatı yoktu. Hiçbir filmini seyretmemişti. Hiçbir filminin galasına katılmamıştı. Yalnızlıktan hoşlanan, evinde tek başına yaşamayı seven başka/farklı kadındı. İdolü, Hollywood’un çok ünlü ismi Kim Novak’tı. Sarışın afet Novak’inkine benzer burna sahip olabilmek için estetik ameliyatı göze aldı. Sayar, Yeşilçam’da estetik operasyon yaptıran ilk isimdi. Ama yapılan ameliyeyi beğenmediği ileri sürüldü.
Türk sinemasının ABD görmüş, Hollywood’da filmlerde oynamış, yakışıklı/şöhretli aktör Muzaffer Tema ile fırtınalı bir ilişki yaşadı. Sinemayı bırakıp, dansa başlaması ikilinin ilişkisini sonlandırdı. Tema, Sayar’ın sinema kariyerini sürdürmesini istiyordu. Sayar’sa ‘dediğim dedik,’ten vazgeçmedi. Kararları aniydi ve dönüşü yoktu. 1974’de kısa süreli evlilik yaptı. Ama çoluk çocuğa karışamadı.
Sonra aniden ortalıktan çekiliverdi. 2011 yılına kadar kendisinden haber alınamadı. Ne sinema çevresi, ne basın, ne de hayranlarıyla görüştü. Nişantaşı’ndaki evinde kendini dine verdiği, tesettüre girdiği, hastalara şifa dağıttığı ileri sürüldü. Tam 40 yıl içine kapandı, haber alınamadı.
Nişantaşı’nda yalnız yaşadığı evin banyosu, mutfağı yoktu; tuvaletinin kapısı çıkarılmıştı. Eşyasız, elbisesiz, neredeyse bomboş bir dairede yaşıyordu. Son 3 yıldır da yere serdiği battaniyenin üzerinde yatıyordu. Arka odanın kırık penceresinden dolan soğuk salonda oturmayı imkânsız kılıyordu. Evin salonundaki önemli eşyaları: Ayakları kırık çekyat, eski sehpa ve seccade idi. Elbiselerini kovada yakıyordu; musluk suyu içiyordu ve emekli maaşı yetmiyordu.
5 evinin 4’ünü fakirlere vermişti. Sonuncusunu da, ölümünden sonra Kızılay’a bırakacağını söylemişti. Beyanına göre, kulakları neredeyse hiç duymuyordu, hemoroidi vardı ve karın bölgesindeki şiddetli ağrılar dayanılmazdı. Ölümünden az önce kansere yakalandığı anlaşıldı. Kimi zaman ötenazi yap(tır)mayı bile düşünmüştü.
Türk sinemasının ilk vamp kadınlarından, boş bakışlı, can yakışlı, dediğim dedik diyen Leyla Sayar aramızdan sessizce ayrıldı. Arkasında hiç seyretmediği filmleri ve Kültür Bakanlığı’na emanet ettiği kitapları kaldı. Bir kuyruklu yıldız gibi yaşamış ve son nefesini vermişti.
Ali Hikmet İnce yazdı.
Süzme Haber