Aziz Yıldırım; Fenerbahçe Spor Kulübü’nün 52’nci ve en uzun süre koltuğunu muhafaza eden başkanı. Yıldırım’dan önce, en uzun başkanlık yapma rekoru, eski başbakanlardan Şükrü Saraçoğlu’na aitti. Saraçoğlu; kulübün 18’inci başkanıydı; 1934-1950 yılları arasında, tam 6 bin 58 gün riyaset koltuğuna oturmuş; Fenerbahçe’yi yönetmişti.
Yıldırım; 15 Şubat 1998’de yapılan genel kurulda, diğer başkan adayı Vefa Küçük’ü 1 oy farkla geçerek seçimi kazanmış ve kulübün 52’nci başkanı seçilmişti. Fenerbahçe tarihinde sadece en uzun süreli değil, kulübü 21’inci asrın standartlarına taşıyan-kavuşturan başkan olarak anılıyor.
Yıldırım’ın yakın çevresinde bilinen, fakat kamuoyuna yansımayan bazı alışkanlıkları ve davranışları var. Aziz Yıldırım; iflah olmaz bir Fenerbahçe fanatiği. Kulübü için bütün işlerinden vaz geçtiği biliniyor. Yıldırım, kulübün bütün spor dallarında temsil edilmesini ve başarılar kazanılmasını istiyor-düşünüyor. Fenerbahçe futbol takımının Kadıköy’deki her maçından önce, o günün sabahında, Eyüp Sultan’a gidiyor ve takımının başarısı için dua ediyor. Sarı renkli kravatını hiç çıkarmıyor, kendisine ve takıma uğur getireceğine inanıyor. Futbol bilgisi olağanüstü; çoğu futbol yazarlarını bile geride bırakacak bilgiye-alt yapıya sahip. Dünyanın ve Avrupa’nın önemli takımlarında oynayan bütün futbolcuları bir bir tanıyor; geldikleri kulüpleri, becerilerini ve transfer ücretlerini biliyor. Kendisi de futboldan geliyor. Eğitim hayatının ilk dönemini geçirdiği Düzce’de mahalli takımlarda futbol oynamıştı. Futbol hayatına bir sevda gibi yerleşmişti.
Aziz Yıldırım’ın en büyük hedefi Fenerbahçe’nin Avrupa’da başa güreşmesi, şampiyon olması. Çoğu futbolsever gibi gazete okumaya spor sayfalarından başlamıyor. İlk sayfadaki manşetlere-başlıklara göz atıyor; sonraki her sayfayı dikkatle inceliyor, bütün yazarları okuyor.
Fenerbahçe formasıyla yapılan bütün maçlara gitmeye çalışıyor. Futbol, basketbol, voleybol, atletizm, kürek, güreş vb. gibi her şubenin etkinliğini kaçırmamaya çalışıyor. Kulübün lisanslı bütün sporcularını tanıyor, isimlerini biliyor, sorunlarını çözmeye azami gayret gösteriyor.
Yıldırım; kendisine gönderilen bütün mektupları dikkatle okuyor; ihbar varsa hiç atlamadan gereğinin yapılması için inceleme başlatıyor. Fenerbahçe’nin patentli markası Fenerium’a özel ilgi gösteriyor, gelişmesi-pazar payının artırması için gerekli tedbirleri aldırıyor.
Sorumluluğunu aldığı her işi sonuçlanana kadar izliyor. Üçüncü şahıslara verilen işlerin kaliteli-istenilen evsafta olması için gayret gösteriyor, gerekirse denetleme yoluna gidip istenilen neticeyi alı(dırı)yor. Zamanının çoğunu stadyumda veya kulüp binasında geçiriyor. Kadıköy’deki stadın cimleriyle özel ilgileniyor, bulduğu-gördüğü eksikleri tamamlatıyor. Çimlerde kellik veya uzunluk-kısalık görürse hemen müdahale ediyor.
Başkan Yıldırım tam bir ‘kuşbaz’, yani kuş yetiştirmeyi-beslemeyi seven kişi. Evinin bahçesinde özel seçilmiş, uçarken takla atan, çeşitli marifetler gösteren güvercinler yetiştiriyor. Aldığı kuşları hemen diğerlerinin arasına katmıyor. Alışmaları için bir süre başka yuvalarda besliyor. Hava müsait ise, sabahın ilk saatlerini kuşlarına ayırıyor; uçmaları için dışarıya çıkarıyor; havada yaptıkları akrobasi gösterilerini izliyor. Kuşlarının zarar gelmemesi için gerekli tedbirleri alıyor; evindeki bekçiler ve bahçe görevlileri, kuşlara nezaret ediyor. Aziz Yıldırım; deplasmana gittikleri şehirlerde de, cins, marifetli kuşları araştırıyor. Gözünün tuttuklarını fiyatı ne olursa olsun satın alıp koleksiyonuna ekliyor.
Yıldırım, sadece Fenerbahçe için değil; yakın çevresi, arkadaşları ve komşuları içinde ‘görünmeyen iyilikler’ yapmaktan hoşlanıyor. Kendisini - dolayısıyla Fenerbahçe’yi… - yakından izleyen bir muhabirin anlattıklarına göre, çok sayıda aileye ve öğrenciye yardımda bulunuyor, ama kimsenin bilmesini istemiyor. Aile fertlerine, ‘Sağ elin verdiğini, sol el görmemeli,’ diye tavsiyede bulunuyor.
FB Başkanı, aile üyelerinin medyada, yazılı-görsel basında yer almasını, haklarında olumlu-olumsuz haberler çıkmasını da istemiyor. ‘Ailenin her ferdi, gözlerden uzak, göze batmadan, sade bir yaşam sürmeli,’ diye uyarıyor.
Yıldırım’ı çok yakından tanıyan bir gazeteci, ‘Dik duruşundan asla taviz vermez. Çok hırslı ve kavgacı. Çok tez canlı. Bu yüzden istediği hedefe ulaşabiliyor. İnandığı şeyleri yapıyor,’ şeklinde değerlendiriyor.
Ali Hikmet İnce yazdı.
Süzme Haber