Dündar Kılıç’ın dünyamızdaki macerası 64 yıl sürdü. Yaşamının 21 yılı farklı cezaevlerinde geçti. Türk Mafyası’nın Karadeniz kuşağındandı. Trabzon’un Sürmene ilçesinin Baştımar Köyü nüfusuna kayıtlıydı. - Kod adı Yakup Demir olan, - illegal! - TKP (Türkiye Komünist Partisi)’nin eski genel sekreteri Zeki Baştımar’ın köylüsüydü. Yani Baştımar Köyü’nün Türkiye’ye kazandırdığı iki ünlüden ikincisiydi. Baştımar’dan küçüktü, aralarında 20 sene vardı. Ama Kılıç da, aynı Baştımar gibi sol politikalara meyilliydi. –
Kütüphanesindeki kitapların çoğu ünlü solcu-sosyalist yazarlardan imzalıydı. Hapishane arkadaşlarının büyük kısmı Türk Solu’nun önemli aktivistleriydi. Yer altı dünyasındaki lakaplarından birisi de ‘Entel Baba’ idi. Kaligrafisi harikaydı; Hürriyet’in eski sahibi Erol Simavi’ye bir kart yazmış, hayran bırakmıştı. Girdiği her ortama uyar, nasıl davranacağını bilirdi.
Küçük yaşta ekmek parası kazanma derdine düşmüştü. Her Karadenizli gibi gurbet yollarına koyulmuştu. Ankara’da Yenidoğan semtinde ilk kumarhanesini açmıştı. İlk hapishane deneyimini de başkentte kazanmıştı. Sonra başta İstanbul, hemen bütün büyük illerin cezaevlerinin tamamını mesken edinmişti.
Çok düşmanı vardı, ama gözü karaydı. ‘Erkeklik kitabı’na uygun yaşadı, hiçbir rakibini arkadan vurmadı. Karadeniz yapımı tabancasını yanından hiç ayırmazdı. En çok da askerden ve MİT’ten çekti. Hem 1971’de, hem de 1980’de gözaltına alındı; ezilmeye-örselenmeye çalışıldı. Özellikle 1980 sonrası yapılan Babalar Operasyonu’nun ‘bir numara’sıydı. İfade tutanakları yayınlandığında maruz kaldığı baskı ve reva görülen tutum kolayca anlaşılıyordu.
1969-1971 arasında tam 9 defa hapse girip çıktı. 12 Mart döneminde askerî cezaevleriyle de tanıştı. Maltepe Askerî Cezaevi’nde İlhan Selçuk ile Davutpaşa Cezaevi’nde Cemal Madanoğlu ve Doğan Avcıoğlu ile aynı koğuşu paylaştığı, samimi olduğu ve dostluk kurduğu iddia edildi. Genç siyasî tutuklularla da ilişkileri iyiydi, komün kurallarına uyardı, hiç eleştirmezdi. İllegal THKP-C’nin lideri Mahir Çayan ve arkadaşlarıyla aynı hapishaneydi.
Siyasilerin kaldığı koğuşlar dışında kesin-ezici hâkimiyeti vardı. Hapishaneyi evi gibi kullanırdı. Ziyaretçilerini hapishane müdürünün odasında karşılardı. Özel, şahsına ait bir odası buluyordu. Misafirleri isterse odasında, hapishanede yatılı kalabilirlerdi. Görgü şahitlerinin ifadesine göre, haftanın belli günlerinde eşini de odasında konuk ederdi.
Her hafta bir kamyon dolusu yiyecek getirtir, koğuşlara bedava dağıtırdı. Özellikle fakir mahkûmların duasını alır, kendine bağlanmalarını sağlar, hep saygı görürdü.
Ünlü Gece Yarısı Ekspresi filmine ilham veren, Eric rolünde anlatılan İsveç asıllı Roman Björklund, üzerinde yarım kilo esrarla yakalanınca, 5 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. Cezasını çekmesi için Topbaşı Cezaevi’ne girmiş ve kaderin garip bir cilvesi sonucunda Dündar Kılıç’ın koğuşuna düşmüştü. Koğuşun diğer bir ünlüsü de Kürt İdris (İdris Özbir) idi. Kılıç’ın Roman Björklund’ı yanından hiç ayırmadığı, samimi olduğu hep anlatılırdı.
Dündar Kılıç; yüreğine ve bileğine güvenen, kendi işini kendi gören son babalardandı. Hayat hikâyesi, rahmetli gazeteci Doğan Yurdakul tarafından yazıldı. Ama ya yazılamayanlar?! Ya oto sansüre uğrayanlar?!
Hiçbir kitap, Dündar Kılıç’ı anlatmaya yetmezdi, yetmeyecekti…
Ali Hikmet İnce yazdı.
Süzme Haber