Türk sinemasının ‘iyi yürekli kötü adamı’ Erol Taş aslen Erzurum’un Karaköse ilçesindendi. 6 yaşında çok sevdiği babasını kaybedince ailesiyle - kağnı yardımı ile! - önce Konya’ya, oradan da Yalova üzerinden İstanbul’a gelmişti. Aile Fatih’te eski bir konağın iki odasını kiralayıp yerleşmişti.
Ailenin sorumluluğu annenin omuzlarındaydı. Küçük Erol, Zeyrek’teki 54. İlkokul’a kaydedildi. Ancak 4. sınıfa kadar okuyabildi; yoksulluk eğitimine engeldi. Bakkal çıraklığı, pazarcı yamaklığı yaptı. Sirkeci’de hamallıkla ekmek parası kazandı.
Gözü karaydı; hakkını kimseye bırakmazdı. Gerektiğinde yumruklarını konuştururdu. Tabir yerindeyse, Erol Taş’ın yumrukları ‘taş gibi’ydi; hedefine oturunca rakibin nefesini keserdi. Taş; amatör boksu denedi; 1947’de İstanbul Şampiyonu oldu; sıkletinde Türkiye 2’nciliğine kadar yükseldi. Çene kemiği kırılınca çok sevdiği boks sporunu bırakmak zorunda kaldı.
Ama kavga ederek hayatını kazanmayı sürdürecekti. Cankurtaran semti Taş’ın hayatını şekillendirdi, ‘istikbalini kurtardı’! Mahallede film çeken ünlü toplumcu gerçekçi yönetmen Ömer Lütfi Akad’ı tanıdı; setteki bazı bayan oyuncuları rahatsız eden mahallenin yaramazlarını hakladı. Sinemayı öğreten, önünü açan rejisör ise başka bir toplumsal gerçekçi sinema adamı Metin Erksan’dı. Her platformda Erksan’ın adını ve üstündeki hakkını anıp hakkını teslim ederdi: ‘Her şeyimi rejisörüm Metin Erksan’a borçluyum. Beni yetiştirendir. Sinemayı iyi bilen Erksan oyuncularına da en iyi çalışma imkânını verirdi.”
Yılanların Öcü ve Susuz Yaz filmleri ile Yeşilçam’ın ölümsüzleri arasına girdi. Ünlü sinema adamı Türker İnanoğlu’nun anlatımına göre Taş, hamallık yaparken sete gelmişti. Fedai rolü için getirilmişti. Aklında oyuncu olmak, filmlerde rol almak yoktu. İlk sınavını başarmasa aranmaz, onlarca filmde oynayamazdı. Hamallıktan gelmesine rağmen çok çalışkan, efendi, saygılı adamdı. İnanoğlu, Erol Taş’ı hem iyi, hem de kötü adam rollerinde oynatmıştı. Özel hayatında da dostluk yaptığı-kurduğu kişilerdendi.
Erol Taş, ülke sınırlarını aşan şöhretine rağmen, Yeşilçam’dan kazandığı para ile geçinememiş, hep geçim sıkıntısı çekmişti. Yaklaşık 600 filmde irili ufaklı rolde oynamıştı. Yapımcıların ödemediği senetleri biriktirdiği klasörü anlatılırdı. Yine çok ünlü bir yapımcı, Taş’a 400 liralık senet vermiş ve zamanında ödememişti. Erol Taş da, 3 küçük çocuğunu kucağına alıp film şirketinin kapısında oturma eylemi yapmıştı. Ama yine de alacağını tahsil edememişti.
Sinemaya başlarken, kahveciliğe de adım attı. Tozkoparan’daki çayhanesi de sahibi gibi zamanla ünlendi. Pek çok sinema insanını, hayranını, hatta ünlü politikacıları, eylemcileri misafir etti. İddia doğruysa, ünlü Ülkücü Abdullah Çatlı ve Oral Çelik de konukları arasındaydı. Erol Taş da, MHP fikriyatını benimserdi ve bıyıklarını hiçbir şart altında kes(tir)medi. Kahvehanesini her zaman sigorta olarak gördü ve hiç vazgeçmedi.
Ali Hikmet İnce yazdı.
Süzme Haber