Bülent Ecevit, hayatının 60 yılını birlikte geçireceği Rahşan (Aral) Ecevit’i tanıdığında lise son sınıf öğrencisiydi. Bülent Bey, Robert Kolej’in erkek; Rahşan Hanım, - Ankara Lisesi’nden nakil gelmişti! - kız bölümüne devam ediyordu.
Kız bölümü, Arnavutköy’de Boğaz’a hâkim tepedeydi. Erkek kısmı da aynı manzarayı gören karşı doruktaydı. Osmanlı’dan kalan/gelen gelenek sürdürülüyordu. İki kesim arasında herhangi bir sosyal ilişki/temas yoktu. Yazılı belirtilmemesine karşın, geleneksel tutum süre gelmişti. Görünmeyen duvar(lar)ın yıkılması için 1944’ün beklenecekti.
- Piyes Provaları Sırasında Tanıştılar… -
1944, hem ikilinin tanıştığı, hem de okulu bitirdikleri yıldı. O sene, kız ve erkek bölümleri - ilk kez! - birlikte 2 piyes sahneye koydu. Oyunlardan birisi, Bülent Ecevit’in sınıf arkadaşı Altemur Kılıç’ın kaleminden çıkmıştı. Yoğun diyalogların arasına ünlü şairlerden seçilmiş şiirler serpiştirilmişti. Bülent Bey; Mehmet Akif’e ait milliyetçi duyguları galeyana getiren/şaha kaldıran bir eseri okuyacaktı. Rahşan Hanım’ın görevi de: Oyunun dekorunu hazırlamaktı. Okulda çizgilerinin, desenlerinin güzelliği dikkat çekerdi; arkadaş grubu içindeki takma ismi/lakabı ‘ressam’dı.
2. oyunda da, Bülent ve Rahşan’ın görevi aynıydı.
Kısa sürede tanışıp kaynaştılar. Mezuniyet gününden önceki geleneksel piknik ilişkinin geleceğini tayin etti. 2 genç insan, piknik süresince birbirinden ayrılmadı; daha yakınlaştı. Birbirlerini iyiden iyiye tanımaya çalıştı; iltifatlar da bulundu; müşterek noktalarını belirledi.
- Güzelliğine Ve Sanatçı Tavrına Vuruldu… -
Genç Bülent, ilişkisinde ciddiydi: Tanıştığı güzel, marifetli ve zarif genç kızı yetirmeyi göze alamadı. Utangaçtı; fakat bütün cesaretini toplayıp hayati kararını verecekti. Rahşan ile hayatını birleştirecekti. Anılarını aktarırken; ‘Güzelliğine ve sanatkârlığına bağlandım,’ diyecekti.
Okul dışında bir buluşma önerisi getirdi. Yemek yiyecek ve evlenme teklifini iletecekti. Seçilen mekân; iki öğrenciye uygun, yemeklerinin lezzeti ile ünlü, beyaz Rus göçmenlerinin işlettiği aile lokantasıydı. Taksim’den Dolmabahçe’ye inen yolun sol kenarındaydı; ilkbahar ve yaz aylarında muhteşem manzaraya sahip bahçesinde boş masa bulmak zordu. Kısıtlı bütçeye uygun sipariş verildi: Kuru fasulye ve pilav… Havadan sudan konuştular; yemek sonrası da Dolmabahçe’ye doğru inerken, Rahşan Hanım’ı şaşırtıp heyecanlandıran - hemen beklemediği! - teklif geliverdi:
‘Hayatımı birleştireceğim kişisin; benimle evlenir misin?’
- Rahşan Hanım, Babasının Kararını Merak Ediyordu… -
Genç Rahşan sendeledi; şaşırdı; coşkudan kelimelere sığınamadı. Reddetmedi; ama ilk anda kabul belirtisi de vermedi. Kendisinden çok ailesinin, anne ve babasının kararı önemliydi. Rahşan Hanım için - özellikle! - babasının tutumu mühimdi. Namık Zeki Aral, son derece başarılı maliyeci ve bürokrattı. Merkez Bankası’nda önemli görevdeydi. Ulus gazetesine hafta bir yazdığı mali/ekonomik makaleleriyle de tanınırdı. Ekonomi bilgisi ve müktesebatı bilinirdi. Ailesine ve mesleğine aşırı düşkündü. Çocuklarının üzerine titrerdi. - 3’ü kız, 1’i erkek 4 çocuğa sahipti! - Damat adayına göre; ‘çok tutucu bir kişi’ydi. Yeni mezun, işsiz delikanlıya kızını vermeyebilirdi. Rahşan Hanım da evlilik kararına göstereceği tepkiyi/vereceği kararı kestiremiyordu.
Ama gelişmeler beklenildiği gibi gerçekleşmedi. Namık Zeki Bey, damat adayıyla tanışmak istedi. Çalıştığı bankaya gelmesini söyledi.
Bülent Bey, üniversite eğitimi için kararsızdı. Bütün zamanını edebiyata, özellikle de şiire hasretmeyi düşünürdü. Sade/orta halli, fakat sanatla dolu yaşam düşlerdi. Sevgili eşi resim çizmeli, kendisi de edebiyatla uğraşmalıydı. Şehrin gürültüsünden uzak, kırsal kesimde, küçük/mütevazı evde yaşayabilirdi. Fikirlerini aktardığında da, eş adayı tepki göstermemiş; sessiz kalıp onay vermeyi yeğlemişti. Çok geçmeden de, Basın Yayın Genel Müdürlüğü’nde 50 lira aylıkla ‘mütercim’ kadrosu ile işe girmişti.
- Diyanet İşleri Başkanı Dini Nikâhlarını Kıydı… -
Namık Zeki Aral Bey, damat adayını iyi karşıladı. - Ailesini yakından tanıyordu. Bülent Bey, Ecevitlerin biricik oğluydu. Babası, Ahmet Fahri Ecevit tanınmış bilim adamı ve milletvekiliydi. Annesi Nazlı Ecevit bilinen bir ressamdı! - Zorluk çıkarmadı. Aile arasında nişan yapıldı. Rahşan Hanım, müstakbel eşine kendi eliyle ördüğü yeleği hediye etti. Bülent de bir demet kır çiçeği sundu.
Bir yıl sonra da evlendiler. Resmî nikâhları, - o dönemde! - ‘Çocuk Sarayı’ denilen Çocuk Esirgeme Kurumu’nun tarihi salonunda kıyıldı. Diyanet İşleri Başkanı Ahmet Hamdi Akseki de dini nikâhlarını akdedecekti.
Yeni evliler ancak 2 hafta bir arada kalabildi. Genç damat Bülent Ecevit, Londra’daki Türkiye Büyükelçiliği’nde basın ataşeliğinde görevlendirildi. Ama kazancı, yeni ailenin geçimini sağlamaktan çok uzaktı. Tek başına gidecek; eşini yanına aldırmak için 1 yıl bekleyecekti. Savaş sonrası Londra’da en temel ihtiyaç maddelerinin temini pek güçtü ve fiyatlar çok yüksekti.
Sabrı sermaye edinecek; - zorunlu ayrılıkla! - sevgilerini sınayacaklardı. Ama zaman ve şartlar her ikisini de olgunlaştıracak; ileride karşılaşacakları zorlukları aşabilecekleri tecrübeye sahip kılacaktı.
******
(‘ Arcayürek Açıklıyor - 2 / Yeni İktidar Yeni Dönem 1951 - 1954’, Mehmet Çetingüleç ‘Ecevit’in Anıları’ adlı kitaplardan da yararlanıldı…)
Süzme Haber