DP (Demokrat Parti) hükümeti; 27 Mayıs 1960 Cuma günü yapılan bir darbe ile alaşağı edildi. Hükümet üyeleri, parlamenterler, önemli illerin yöneticileri hemen toplanıp muhafaza altına alındı. Darbeyi yapan subaylar kendilerine MBK (Millî Birlik Kurulu) adını verdi; ülkeyi yönetmeye başladı. 30 Mayıs 1960 Pazartesi günü MBK üyesi, Albay Alparslan Türkeş; Başbakanlık binası geldi; Başbakanlık Müsteşarlığı koltuğuna oturdu. Devlet Başkanlığı ve Başbakanlık görevleri, Orgeneral Cemal Gürsel’in uhdesindeydi. Dolayısıyla Türkeş ‘fiilen başbakan’dı ve yetkilerine sahipti.
- Başbakanlık Kasası’ndan Çıkanlar… -
Başbakanlık Müsteşarı Ahmet Salih Korur diğer görevlerinin yanında Örtülü Ödenek ödemelerinden de sorumluydu. Örtülü’nün finasmanı ve harcama makbuzları kasadaydı. Anahtarı ve şifresi de sakıt Müsteşar Korur’daydı. Bir grup MBK üyesi subay, Albay Alparslan Türkeş ve Başbakanlık Müsteşarlığı’nın Özel Kalem Müdürü Mehmet Geylani kasanın başındaydı. Anahtar bulanamadı; Ahmet Salih Korur gözaltındaydı, getirilemedi. Çağrılan çilingirler de kasayı açmada başarısız kaldı. Sonuçta MİT’e müracaat edildi ve uzman istendi. Gelen eleman işin hakkını verdi; Başbakanlık’taki kasa açıldı. İçinden çıkanlar arasında bir beyaz ipek kadın kilotunun bulunduğu iddia edildi.
- Yassı Ada Duruşmaları’nda Savcı’nın Elindeki Kilot… -
Yassı Ada Duruşmaları’nda açılan davalardan birisi de ‘Bebek Davası’ydı. Savcı; Menderes ve Ayhan Aydan’a ağır suçlamalar yöneltti. Çocuğun doğumunda bulunan Dr. Fahri Atabey ve Devlet eski Bakanı Mükerrem Sarol bebeği öldürmekle suçlandı. Mahkeme Heyeti Başkanı Salim Başol bir yandan da kasadan çıktığı söylenen kilotu sallıyordu. Menderes’in eline kilotu verip fotoğraflarını çektirip gazetelerde yayınlatma peşindeydi. Mahkeme salonuna fotoğraf çekmekle görevli askerler girdi. Menderes’in avukatlarından Burhan Apaydın hemen müdahale etti. Apaydın’a göre; fotoğrafın çekilmesi Menderes’in başına gelebilecek en kötü/şanssız durumdu. Davayı kazansalar bile fotoğraf sabık Başbakan’ı yıkardı. Apaydın; hemen oturduğu yerden kalktı. Mikrofona doğru yürüdü; ‘Söz istiyorum,’ dedi. Yassı Ada Mahkeme Heyeti Başkanı Salim Başol; ‘Söz yok; önce bir işlem yapılacak,’ dedi. Apaydın; isteğini yeniledi: ‘Ben, işlemden önce söz istiyorum,’ dedi. Çok iyi bildiği bir uygulamayı devreye soktu. CMUK’a göre; avukat ile başkan arasında anlaşmazlık oluşursa, diğer mahkeme üyelerinin fikri alınırdı. Heyet üyeleri aralarında görüştü; Apaydın’a söz hakkı verilmesi kararı çıktı. Apaydın açıklamasını yaptı:
- Avukat Burhan Apaydın’ın Uyarıcı Açıklaması… -
‘Bir başbakanın elinde donla resminin çekilmesi ülkemizin menfaatlerine aykırıdır. Hem başvekillik yapmış müvekkilimin haysiyet ve şerefine zarar verir; hem de ülkenin bundan sonraki başvekillerine yurt dışı ziyaretlerinde alayla bakılır. Ayrıca asıl tarihe geçecek çirkin manzara şudur: Cumhuriyet savcısı eline don almış sallıyor. Arkasında Türk Bayrağı ve Atatürk’ün resmi var. Hem bilinmeli ki; yere düşmekle cevher, sakıp olmaz kadr-ü kıymetten.’Mahkeme Başkanı Salim Başol; avukat Burhan Apaydın’a ihtar cezası verdi. Bir ihtar daha alırsa savunma hakkı elinden alınacaktı.
- Kasadaki Donun Gerçek Yüzü… -
Apaydın; Yassı Ada Mahkemeleri’nin ardından don davasının gerçek yüzünü öğrenmek için büyük çaba harcadı. Kendi anlatımına göre; 1962 yılıydı. Millî Birlik Komitesi üyeleri kendi aralarında ihtilafa düşmeye başlamıştı. Kardeşi, aynı zamanda meslektaşı, Avukat Orhan Apaydın bir gün yanına geldi. ‘Biliyor musun don meselesi neymiş? Sıtkı Ulay anlattı bugün. Donu kasaya MBK’dan birisi koymuş,’ dedi. O gün için geniş çaplı araştırma şartları oluşmamıştı. Ama Burhan Apaydın; 1965’te Anayasa Mahkemesi’nden, Yassı Ada Delilleri’ni araştırabilmek için izin çıkarttı. Yardımcısı Avukat Hüseyin Tataroğlu’na Anayasa Mahkemisi’nin mahzenine gönderdi. Tataroğlu; arşivde donu buldu; dışarıya çıkaramayacağı için fotokopi makinesinde kopyasını çıkarttı. Apaydın; donu inceleyince, üzerindeki marka etiketinden Paris’teki üretici firmanın adresini buldu. Fotokopiyi iç çamaşırları konusunda uzman bir hanım dostuna gösterdi. Don bir erkek için üretilmişti.
Ali Hikmet İnce yazdı.
Süzme Haber