Sahnede fıkra anlatırken, ‘Dünyanın en mutlu insanı Âdem Babamızdı,’ demişti. ‘Neden?’ diye sorduklarında da, ‘Çünkü kaynanası yoktu,’ diye cevaplamıştı.
Yeşilçam’ın tiyatrodan transfer ettiği komiklerdendi. Musevi taklidi ile akıllarda kaldı. Hafızasındaki binlerce fıkra ile dinleyenlerini güldürdü. Gülmekten, güldürmekten zevk alırdı. Hep gülümserdi; hafızalarda da bütün dişlerinin gözüktüğü kahkaha yüklü portresi kaldı.
Aziz Basmacı, 1912’de Selanik’te doğdu. Ailesi İstanbul’a göçtü. Küçük Aziz, İstanbul’un kozmopolit kültürüyle büyüdü. Şişli Terakki Lisesi’ni bitirdi; hayatını kazanmak için tiyatro yapmaya başladı. Cumhuriyet Gençler Mahfeli’nde seyirci karşısında ilk kez göründüğünde 11 yaşındaydı. Şişli Halkevi Tiyatro Kolu’nda çeşitli etkinliklere katıldı; yeni deneyimler kazandı. Hayatını kazanmak için bir süre manifaturacılık da yaptı. 1928’de Para Delisi adlı oyunla profesyonel oyunculuğa geçti. Asıl ününü 1945’de girdiği Ses Opereti’nde yaptı. Salamon ve Tikli Adam rolleriyle büyük üne kavuştu. Yeni Ses, Şen Ses Operetleri’nin temel kadrolarında yer aldı. Yıllarca Muammer Karaca Tiyatrosu’nda çalıştı. Kenan Büke ile ortaklaşa kurdukları, - Aziz Basmacı - Kenan Büke Topluluğu! - kendi adlarını taşıyan tiyatroda sanat hayatını noktaladı. Kart Horoz adlı oyunu, aylarca kapalı gişe sahnelenmiş, Basmacı’nın son büyük başarısı olmuştu. 1969’da çok ağır sürmenaj geçirdi. Ağır hastalığı, onu çok sevdiği tiyatrodan-sinemadan uzun süre uzaklaştırdı.
Aziz Basmacı; sinemamızın ilk döneminin bel kemiğini oluşturan ‘tiyatrocular grubu’ndandı. 1946’de Bir Dağ Masalı filmiyle sinema sahnesinde ilk görünmüştü. Tuzak, Darıldın mı Cicim Bana, Nasreddin Hoca gibi filmlerde oynamıştı. Sinemada ‘halk komiği’ olarak ünlenmişti. 60 civarında filmde yan rollere hayat verdi. Sinema ve tiyatroyu birlikte götürüyordu. Basmacı’nın son filmi Emel Sayın’ın başrolünü oynadığı Acı Hatıralar’dı. ABD’li sovmen ve komedyen Danny Kaye hayranıydı. Ud, bateri, keman ve piyano çalıyordu. Film-San Vakfı’nın kurucularındandı; onur üyesiydi.
1979’da ağır hasta iken, maliye memurları kapısını çaldı. Vergi borçlarını ödeyememişti; evine haciz gelecek, belki de satılacaktı. Milyonları güldüren adam, doktor raporlarını gösterip icra işlemlerini durdurabildi. Ankara’ya gidip sorunu kökten çözmesi gerekiyordu. Hanımıyla beraber Haydarpaşa’dan trene bindi, ama Ankara’ya ulaşamadı. Ecel, Basmacı’yı trende yakaladı. Kalp krizi, yaşam dolu, kıpır kıpır, yüzünden gülücük eksilmeyen, çevresine mutluluk dağıtan bir değeri alıp götürüverdi. Heyecanlanmasa, strese girmese belki bir süre daha yaşayabilirdi. Ama, alın yazısı denilen gerçeğin önüne geçilemiyordu.
Aziz Basmacı bir röportajında, ‘Hangi takımı tutarsınız?’ sorusunu, ‘En az gol yiyeni,’ diye cevaplamıştı. Hangi yazarı takdir edersin, diye sorulduğunda da, ‘Gönül Yazar’ı,’ demişti. Ruhu şad olsun…
Ali Hikmet İnce yazdı.
Süzme Haber