Cumhuriyet gazetesi, 1931 yılında, Türkiye’nin en güzel kızını seçecekti. Gazetenin düzenlediği, cumhuriyet döneminde yapılan 3’üncü yarışma olacaktı. Jüri, Şair-i Azam Abdülhâk Hamid, Üstad Cenap Şehabettin, Yazar Peyami Safa, Ressam Çallı İbrahim, Şair Ahmet Haşim, Romancı Halit Ziya Uşaklıgil, Gazeteci Sabiha Sertel gibi toplumca çok tanınmış 27 kişiden oluşmuştu.
Mikrofonda Peyami Safa
Yarışmaya katılanlar uzun etek giyiyordu; günümüzdeki gibi mayo zorunlu değildi. Jüri de, adayların fiziki durumlarına değil, daha çok kaşına gözüne bakıyor, kültürlerine dikkat ediyor ve not veriyordu. Adayları, jürinin önünde bulunan podyuma, Peyami Safa elindeki mikrofonla çağırıyordu. Aday hakkında malumat veriyor, özelliklerini anlatıyor, gerektiğinde de küçük ikazlarda bulunuyordu. 1931 yılında, etek boyları uzamış; diz kapaklarından topuklara kadar inmişti.
Yarışmayı eleştiren, haftalık yayınlanan, mizah dergisi Karagöz’e göre, organizasyonu düzenlemek milletin birlik ve beraberliğini bozabilirdi. Daha da kötüsü, ‘Seçtiğimiz güzel uluslar arası yarışmada dereceye giremezse milletin morali de bozulabilir’di.
Güzel yüzüne, modaya uygun giyimine, hanım hanımcık oturuş kalkışına, soruları verdiği cevaplara göre, en yüksek puanı Naşide Saffet Hanım almıştı.
Kutlamaları yeni diktirdiği balo kıyafetiyle kabul etmiş, sonra da tacını takmıştı. Yeni kraliçe, 500 lira tutarındaki nakdi ödülün de sahibiydi; ayrıca, her türlü ihtiyacının karşılanacağı Avrupa seyahati de kazanmıştı. Karagöz dergisinin yazarı Burhan Cahit (Morkaya) Bey, yarışmanın sonuçlarına da itiraz ediyordu:
‘Doğrusunu söylemek gerekirse, seçtiğimiz kraliçeyi biz de beğenmedik. Hem bu seferki seçim, eski İttihat ve Terakki’nin fırıldaklarına benzedi… Gizli kapaklı, dönme dolaplı bir şey oldu …’
Avrupa’daki Musabakada Büyük Başarı
Naşide Saffet Hanım, Türkiye Güzellik Kraliçesi seçildiğinde 19 yaşındaydı; İstanbul Muallim Mektebi’nde son sınıf öğrencisiydi. Yarışmadan sonra, kendisine refakat eden bir heyetle Paris’te düzenlenen Avrupa Güzellik Yarışması’na gönderildi. Naşide Saffet Hanım; burada da güzelliğinden söz ettirdi; Avrupa Güzel Göz Kraliçesi seçildi.
Naşide Saffet Hanım; Avrupa’daki musabakada büyük başarı sağlamıştı, ama ülkede muvaffakiyetini görmezden gelenler, küçümseyenler de vardı. Bazı kalem sahiplerine göre, Türkiye’deki yarışmada mayo giy(e)meyen güzelimiz, Fransa sahillerinde mayolu denize girmiş ve güneşlenmişti. Oysa yazılanların hepsi düzmeceydi ve yalandı. Maksat, kafa karıştırmak, yarışmaya muhalefet etmekti. Naşide Saffet Hanım; yazılanları okuyunca göz yaşlarını tutamadı; dönüşünde gazetecilerin önüne çıkıp konuştu: ‘Ben, bırakınız mayo giymeyi, deniz hamamına bile gitmedim …’ Onlarca gazetecinin önünde ağlamaklı oldu.
Muallim Mektebi’nden Uzaklaştırma
Avrupa Güzel Göz Kraliçesi, ülkesine dönünce ‘göze geldi’! Muallim Mektebi’nin yöneticileri, öğrencilerini okuldan attı. Naşide Saffet Hanım; öğretmenliğin haysiyet ve şerefine mugayir davranmıştı! Güzelimiz kendini savunmakta zorlanıyordu:
‘Ben, güzellik yarışmasına balo kıyafeti ile gittim. Muallimler baloya gidemez mi? Muallimler, deniz hamamında mayo giyemez mi? Ben, hareketimin şeref ve haysiyetimi ihlal etmediğine kâniyim.’
Kader, Naşide Saffet Hanım’ın yüzüne gülmedi. Çok sevdiği mesleğini icra edemedi; öğretmenlik yapmasına izin verilmedi. Cumhuriyet’in ilk uçak mühendislerinden Selahattin Reşit Alan ile hayatını birleştirdi. Selahattin Reşit Bey, ünlü sanayicimiz Nuri Demirağ’ın uçak fabrikasında çalışıyordu. Türk malı ilk uçakların imalatıyla uğraşıyorlardı. Eşi, bir deneme uçuşu sırasında, talihsiz bir kaza geçirdi ve hayatını kaybetti.
Ali Hikmet İnce yazdı.
Süzme Haber