Attila İlhan şiire lise yıllarında başladı. İlk aşkını da lise sıralarında yaşadı. Hatta ilk aşkı yüzünden önce okuldan atıldı, ardından da kısa süreli hapis yattı.
İlhan, İzmir Atatürk Lisesi’nde öğrenciyken tanıyıp âşık olduğu kıza yazdığı mektuba Nazım Hikmet’in bir şiirini eklemişti. Yıl 1941’di ve Nazım’ın şiirlerini bulundurmak, okumak, yayınlamak yasaktı, suçtu. Öğretmenlerin yaptığı aramada İlhan’ın yazdığı mektup ve şiir ele geçti. Şiir suç unsuru görüldü; İlhan hemen okuldan atıldı ve ardından çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. Oysa babası, Muharrem Bedrettin İlhan, savcı ve çok yetkin/tanınmış hukukçuydu. Attila İlhan, babasının olağanüstü gayretine rağmen 3 hafta ceza evinde kaldı. Mahkeme sonunda 2 ay hapse mahkum edildi. Mahkemenin diğer bir kararına göre, Türkiye’nin hiçbir okulunda eğitimine devam edemeyecekti. Yani okuma hakkı elinden alınmıştı. Muharrem Bedrettin İlhan Bey kararın kaldırılması için olağanüstü çaba sarf etti; 1944’de başarıya ulaştı. Attila İlhan okuluna dönebilecekti.
Ailesi, Attila’nın İzmir’de değil de İstanbul’da, amcasının gözetiminde tahsiline devam etmesini kararlaştırdı. Boğaziçi Lisesi’ne kaydı yaptırıldı. Genç Attila İlhan hem heyecanlı, hem de sevinçliydi. Kalabalık sınıfta arka sıralarda yer bulabildi. Yeni arkadaşlarına, yeni öğretmenlerine alışmaya çalıştı. Ama Edebiyat dersinin gelmesini iple çekti. Çünkü en sevdiği dersti. Ve beklenen an gelip çattı: Kapı açılıp içeriye giren adamı gördüğünde küçük dilini yutacak gibi oldu. Karşısında çok ünlü bir Türkçü Hüseyin Nihâl Atsız duruyordu. Genç Attila İlhan, ‘Eyvah!’ diye hayıflandı. ‘Dereden kaçarken çaya mı yakalandım? Bu adam beni mimleyecek ve perişan edecek.’ Bir Hitler bekliyordu karşısında… Ama düşündüğü gibi olmadı. Karşısında duran, derli toplu, aklı başında, işini ciddiye alan bir öğretmendi. Öğretmen Atsız, her öğrencisinin İstiklâl Marşı’nı baştan aşağı ezbere bilmesini/okumasını isterdi. Ezberle(ye)meyen, eksik okuyan sıfırı alır ve yerine otururdu. Sınıfta, Atsız’ın isteğini yerine getiren tek öğrenci, İzmir’den nakil gelen Attila İlhan’dı. Atsız memnuniyetle karışık şaşkınlık içindeydi: ‘Sen kimsin, nereden çıktın yahu?’ diye sordu. Attila kendini tanıttı. Yeni hocası, ‘Sende iş var,’ dedi. Birkaç soru daha sordu; Attila İlhan ile Atsız Bey arasındaki öğrenci-hoca ilişkisi böyle başladı. İlhan, hocasının derslerini çok önemsiyor ve çalışıyordu. Dikkatini çeken noktayı bir yazısında belirtti: ‘Hoca, hiç politik telkinde bulunmazdı. Sadece, İslâm öncesi Türk tarihinden çok bahsederdi.’ Attila İlhan çok sonra fark etti ki, Gaspıralı İsmail Bey de aynı yoldaydı. Gaspıralı, ‘Dilde, fikirde, işte birlik!’ diyordu. Çünkü Türklerin hepsi Müslüman değildi. Hristiyan ve Musevi Türkler de vardı. ‘Dinde birlik!’ derse, Müslüman olmayan dışlanacaktı.
Atsız, Attila İlhan’ın tarihe bakışını etkiledi.
Ali Hikmet İnce yazdı.
Süzme Haber