Türk Solu’nun önemli ismi, TİP - Türkiye İşçi Partisi! -’in son Genel Başkanı Behice Boran’ın yüzlerce mektubu - İngilizce/Türkçe! - ve fotoğrafı çöplükte bulunmuştu. Rivayete göre Boran hakkında kitap çalışması yapan ve Yalova’da ikamet eden akademisyenin ani ölümü üzerine belgeler elden çıkmıştı.
Boran’ın şahsi arşivi sayılabilecek yoğunluktaki mektup ve fotoğraflar, Eskişehirli antikacı Sadik İrk tarafından fark edildi. Daha doğru bir ifade ile İrk’in dikkati neticesinde gündeme geldi. Adı geçen antikacı, Yalova’da kurulan pazarda dolaşıp işine yarayabilecek eski eşyalar arıyordu. Arşiv bir satıcının tezgâhındaydı fakat sahibinin kimliği bilinmiyordu. Nereden tedarik edildiğini sorduğunda yüzlerce dokümanın kaynağı hakkında ilginç/garip bilgiye ulaştı: ‘Çöplükten, geri dönüşümden kurtarılmıştı.’
- Hapishane Günlüklerinin Çoğunluğu Osmanlıca İdi… -
Belgelerin içinde yarım asrı aşmış mektuplar vardı. Bir kısmı, Boran’ın anne ve babasına yazılmıştı. Soyadı bölümünde - aile lakabı! - ‘Sadık’ okunuyordu. 1950 tarihli, cezaevinden yollandığı anlaşılan mektuplar ‘Görülmüştür!’ mühürlüydü. Günlüklerinin çoğunluğu eski harflerleydi. Bir yoruma göre, herkesin tarafından okumasını istememiş olabilirdi. Bazı mektuplarında da Osmanlı alfabesini kullandığı görüldü.
Bir siyasi tarihçinin yorumuna göre, ‘çöplükten hazine çıkmıştı!’ Değeri bilinmeli, ilgililere ulaştırılıp yarınlara güvenle aktarılması temin edilmeliydi. Mektupları, anıları şahsi tarih, konuşma metinleri de siyasi tarih açısından önemliydi, belge değerindeydi. Özellikle cezaevi günlükleri, yaşandığı dönemin acımasız/sert koşullarının müşahhas şahitleriydi.
Boran’ın şahsi arşivini satın almak isteyenler çıktı. Fakat amaçları farklıydı. Bir bedel ödendiğinde kâr etmek isteyeceklerdi. Belgelerin birden fazla kişiye ulaşması, yani parçalanması/parçalanması mümkündü. Arzulanan ise, tek alıcıya gitmesi ve güvenilir kurumda saklanmasıydı.
- Boran’ın Arşivi TÜSTAV’a Gitti… -
Boran’ın arşivine TÜSTAV - Türkiye Sosyal Tarih Araştırma Vakfı! - da talip oldu. Kurumun mütevelli heyet üyesi Abdurrahman Atalay ile azası Şerafettin Arun’un önerisi uygun görüldü. Bütün belgeler kendilerine teslim edildi.
Şahsi belgeliği çöplükte çıkan Behice Boran fırtınalı, çileli ve acılarla dolu uzun hayat sürdü. Fikirlerinden ötürü yargılandı, mahkûm edildi ve 10 yıla yakın hapis yattı. Ülkesini terk edip yurt dışında yaşamak zorunda bırakıldı. Ömrünün son 7 yılını sürgünde geçirdi. Vatandaşlıktan çıkarıldı. Siyasi mültecilere bağlanan cüzi maaşla kıt kanaat geçinmeye çalıştı. 77 yaşında Brüksel’de menfada hayatını yitirdi. Ülkesinde gömülmeyi vasiyet etti. İsteğine uyuldu, cenazesi İstanbul’a getirildi ve Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verildi.
Behice (Sadık) Boran Kazan Türkü idi. Ailesi, Bursa’ya yerleşmişti. Robert Kolej’in orta kısmını 1927’de bitirdi. Aynı okulun lise bölümünden birincilikle mezun oldu. Kolej tarihine, ‘o tarihe kadar birinci olan ilk kız öğrenci’ diye yazıldı. ABD’nin Michigan Üniversitesi’nden burs kazandı. Sosyoloji alanında eğitim aldı ve doktora yaptı. 1939’da Türkiye’ye dönünce, DTCF’nin Sosyoloji Bölümü’ne doçent kadrosuyla atandı. Göreve başladığında, şahsi tarihinde, ‘ABD’den doktora eğitimi alan ilk Türk kadın öğrenci’ bilgisi yazılıydı.
- Hep Müesses Nizama Muhalif Kaldı… -
Marksist düşünce ile ABD’de tanıştığını açıklayacaktı. Fikirleri her ortamda savundu. DTCF’de çeşitli soruşturmalar, cezalandırmalar yaşadı. Görevine son verildi, Danıştay kararı ile geri döndü. Ama karşıt öğretim üyeleri ve öğrencilerin tepkileriyle karşılaştı. 1948’de TBMM’de kabul edilen bir kanunla akademisyenliği sona er(diril)di.
Çevirmen/spiker Nevzat Hatko ile hayatını birleştirdi. 2 evlat - Elif adlı bir kız, Dursun isimli bir oğul! - dünyaya getirdi.
1950’de Adnan Menderes’in Başbakanlığındaki hükümetin Kore’ye asker göndermesi kararını tenkit eden bildiri yayınladı. 15 ay hapse mahkûm edildi ve cezasını çekti.Siyasi hayatı boyunca TİP ile ‘illegal’ TKP’nin birlikteliği/beraberliği/işbirliği çizgisini savundu.
1965 Seçimleri’nde, TİP listesinden Şanlıurfa Milletvekili seçilip TBMM’ye girdi.
- 12 Eylül Darbesi’nde Sağlık Sorunları Yaşadı… -
1970’de, TİP’e Genel Başkan seçildi. 12 Mart 1971 Muhtırası’nın ardından gözaltına alındı ve hapsedildi. Partisi kapatıldı, 25 yıl hapse mahkûm edildi. 1974’de yayınlanan af kanunu ile hürriyetine kavuşabildi. 64 yaşındaydı ve kaldığı yerden siyasi çalışmalarına/faaliyetlerine devam etti.
Aynı yıl eşi Nevzat Hatko felç geçirdi ve bakıma muhtaç duruma düştü. Behice Boran vefa örneği gösterdi. Eşinin bütün bakımını üstlendi. Altını temizlemek dâhil tüm ihtiyaçlarını gidermeye/karşılamaya çalıştı. Ünlü dilbilimci Mine Urgan, ‘Bir Dinazorun Anıları’ adlı kitabında Behice Boran Hatko’nun eşine gösterdiği sevgiyi ve ilgiyi bütün açıklığı ile anlattı.
Yunanca’dan yaptığı çevirilerle çok sayıdaki klasik eseri dilimize kazandıran Nevzat Hatko, 1981’de tedavi için götürüldüğü Sofya’da son nefesini verdi.
Boran, 12 Eylül 1980 darbesinin ardından ev hapsine alındı. Kalp krizi geçirdi, bir ay kadar hastanede yoğun bakımda kaldı. Ciddi sayılacak sağlık sorunları vardı. Çevresinin yurt dışına çıkması önerisini zorlukla kabul etti. Kırmızı pasaportunu gösterip Avrupa’ya geçmeyi başardı. Bir röportajında, ‘Mücadelemi hep vatan toprağında verdim. 70 yaşımda gurbete çıkacağım aklıma gelmemişti,’ diyecekti.
Bir yıl sonra vatandaşlıktan çıkarıldığı duyuruldu. Son kararı: TİP ile TKP’nin birleştiğini açıklamak oldu.
Ali Hikmet İnce yazdı.
Süzme Haber